Carl Sagan Anısına

Kocam öldüğünde, ünlü ve inancı olmayan bir kişi olarak tanındığı için, bir çok insan yanıma gelip —bu bazen hala oluyor— Carl’ın sonunda değişip ölümden sonrasına inanan bir dine bağlanıp bağlanmadığını sorarlardı. Sık sık onu görüp göremeyeceğimi de soruyorlar. Carl ölümüyle bitmek tükenmek bilmeyen bir cesaretle yüzleşti ve yanılsamalarda asla çare aramadı. Asıl trajedi, birbirimizi bir daha asla göremeyeceğimizi bilmemizdi. Carl’la bir daha asla bir araya gelmeyi beklemiyorum. Ama, harika olan şu ki, birlikte olduğumuz süre boyunca, yaklaşık yirmi sene, hayatın ne kadar kısa ve değerli olduğuna dair canlı bir minnet duygusuyla yaşadık. Ama asla ölümün anlamını, son bir veda değilmiş gibi önemsizleştirmedik. Hayatta ve birlikte olduğumuz her an bir mucizeydi — doğaüstü veya açıklanamaz mucize anlamında değil. Bu şansın talihlileri olduğumuzu biliyorduk… Bu katıksız şans çok cömert ve kibar olabiliyordu… Carl’ın “Evren”* kitabında güzel bir şekilde yazdığı gibi, bilirsiniz, uzayın boşluğunda ve zamanın yoğunluğunda birbirmizi bulabilmemiz… Yirmi yıl beraber olabilmemiz. Bana güç veren şey bu ve bu daha anlamlı…

Bana karşı davranışları ve benim ona olan davranışlarım, hayattayken ikimizin birbirine, ailemize kaş göz olmamız. Bu, onu bir gün göreceğim fikrinden çok daha önemli. Carl’ı bir daha görebileceğimi zannetmiyorum. Ama onu gördüm. Birbirimizi gördük. Birbirimizi evrende bulduk, ve bu harikaydı.

-Ann Druyan, kocası, Carl Sagan hakkında konuşurken

*”Evren” adlı kitabın orijinal ismi “The Cosmos”

*orijinal yazı: http://www.monicks.net/2010/10/27/ann-druyan-talking-about-her-husband-carl-sagan/



Yorum bırakın